Diyetisyen Ümmü Gülsüm ETYEMEZ

Oruç ve beslenme

Diyetisyen Ümmü Gülsüm ETYEMEZ

Üç ayların gelmesiyle birlikte oruç tutmak isteyenlerin nasıl beslenmesi gerektiği konusunda kafalarının oldukça karıştığını gördüm.

Bir grup oruç tutarken kilo verdiğini söylerken diğer bir grup ise kilo almaktan yakınıyor. 

Dolayısıyla insanlar gerek nafile oruçlarını tutarken gerek ise

Ramazanda diyet noktasında iki kutba ayrılıyor. 

Oruç Tutarak Zayıflamak Mümkün Mü?

Öncelikle orucun manevi değerinden ötürü asıl amacımızın oruç tutarak zayıflamak olmadığını hatırlatmak istiyor; sözlerime devam ediyorum. 

Oruçta uzun süreli açlıklar olacak dolayısıyla öğün sayılarımız, su tüketimimiz ve hareketimiz kısıtlanacak. Saymış olduğum nedenlerden ötürü ise metabolizmamız diğer zamanlara nazaran yavaşlayacak. 

Yavaş metabolizma, yavaş kilo kayıpları demek olduğu için beslenmeye dikkat edilmediği sürece verdiğinizi sandığınız o kiloları oruç bitiminde hüsranla tartıda yine göreceksiniz. 

Çünkü oruçluyken vücuttaki sıvı azalacak ve tartıda eksiler görmeye başlayacağız. Bu ilk zamanlarda bizi motive edecek fakat sonrasında vücuttaki eksik sıvı yerine konulduğunda tartı artışa geçecek.

Oruçta Beslenme-Diyet?

Diyetin vakti zamanı olmaz, çünkü diyet dediğimiz şey, sağlıklı beslenme düzenidir ve bu düzenin işleyişi gerek oruç tutarken gerek bayramda gerekse doğum günü kutlamalarında öğrenilmelidir. 

Diyet sürecinde tamamen kısıtlı listeler uygulayan, pizza pasta görünce köşe kapmaca oynayan bireylerin diyet sonrası verdiklerini bir süre sonra geri alması kaçınılmaz; çünkü diyet dediğimiz biten bir süreç değil aksine sürdürülebilir sağlıklı bir yaşam stilidir. 

Gelelim oruçta beslenmeye. 

Pek çoğunuz sahura kalkmadan oruç tutuyor ki yapılan yanlışların babası budur. 

Sahura kalkıp dengeli bir öğün yaptığınızda gün içinde kan şekerinizin ani düşüşlerinin önüne geçmek daha kolay olacaktır ve metabolizmanızı aktif tutmuş olacaksınız. 

Erken kahvaltı olarak sahurda genellikle kahvaltı tarzı besinler tüketiliyor. 

Kahvaltılıkların yanında soframıza ekleyeceğimiz süt/yoğurt grubu ve meyve grubundan birer besin, hem tokluk süremizi uzatacak hem de gün içinde susuzluğumuzu azaltmaya yardım edecek. 

İftarda uzun süre boş kalan mideye ağır yemeklerle yüklenmek, midede yanma, şişkinlik yapabilir; kabızlığa ve şeker/tansiyon oynamalarına sebebiyet verebilir. 

Bu nedenle orucu su ve iftariyelikler ile açıp ardından 1 kâse çorba tüketilmesi yumuşak bir giriş olacaktır. 

Çorba içiminden sonra verilecek olan 10-15 dakikalık molalar sayesinde ise tokluk sinyalinin beynimize ulaşması için zaman tanımış olacağız.

Yine sahur ve iftarda kızartmalardan, tuzlu, yağlı, şekerli besinlerden, salam, sosis, sucuk gibi işlenmiş besinlerden kaçınmalıyız.

Yemekleri pişirirken kızartma yöntemi değil; ızgara, haşlama, fırın, buharda pişirme gibi sağlıklı pişirme teknikleri tercih edilmelidir.

Yavaşlayan metabolizmayı harekete geçirmek ve kan şekerimizi dengelemek için iftar ve sahur arasına ara öğünler serpiştirmek lehimize olacaktır. 

Bu ara öğünlerin sıklık, porsiyon ve içeriği kişiden kişiye değişkenlik gösterir.

İftar-sahur arasında gün içinde alamadığımız sıvıyı mutlaka tamamlamalıyız.

Kafanızın karıştığı noktalar varsa ve bir uzman desteği almak istiyorsanız unutmayın ki bir tık uzağınızdayım. 

Tutacağınız oruçları Allah kabul etsin..

Mutlu kalın, sağlıcakla kalın..

DYT. ÜMMÜ GÜLSÜM ETYEMEZ
@dyt.ummugulsumetyemez
İletişim: 0554 659 69 42

 

Yazarın Diğer Yazıları