Yasemin Günay

En büyük engel 'önyargı'

Yasemin Günay

Engel, ‘bir işin gerçekleşmesini önleyen neden, bir işi yapılamaz duruma sokan şey’ diye tanımlanır tüm sözlüklerde. Bir işi yapılamaz duruma sokan şey, sözlük anlamının dışında aslında insanın ta kendisidir.

Bir yetimizin kaybını yaşıyorsak eğer, bu bir şeyleri başarmamıza değil engel. Dünya da insanın en büyük engeli önyargılarıdır. Önyargılı insan yarım bakar dünyaya, her baktığını eksik görür.. Yani demem o ki; önyargı, çağımızın en büyük engeli. 

Geçtiğimiz 3 Aralık Dünya Engelliler günü vesilesiyle duygu ve düşüncelerimi paylaşmak istedim sizlerle. Bartınımız da bu günde çok güzel etkinliklere, samimi paylaşımlara sahne oldu bu sene. Özel bireylerimizin toplumun içinde var olduklarını, birlikte ve bilinçli hareket edildiğinde ‘engelin’ sadece içi boş bir sözcük olduğunu bir kez daha anladık. 

Onların vicdani yönlerinin bizden daha keskin ve daha derin olduğunu her zaman söylüyorum. Toplumsal alanların engel değil, engeli kaldıran güç olması gerektiğini, her sektörde en az bir tane özel arkadaşımıza yer verilmesi gerektiğini hep yineliyoruz. Gördükçe de seviniyoruz. Her zaman uğradığım, çayını-kahvesini içtiğim bir kafe var. Bir değil tam iki tane özel yol arkadaşı eşlik ediyor çalışanlara. Bıkmadan ve usanmadan gelen müşterileri gülümseyerek karşılayan, işini büyük gayret ve özenle yapan bu özel arkadaşlar ‘bizde varız’ demenin en büyük göstergesi oldular. Bütün mesele, tüm insanlığımızla birbirimizin elinden tutarak eksik yönleri hep birlikte tamamlamak. 

Bartınımız son yıllarda bu konuda birçok ili geride bıraktı bile, özel sektörde ve kamuda özel bireylerin istihdam edildiğini sık sık görür olduk. Bu tutum geliştikçe, genişleyen bir davranış biçimine dönüştüğünü gördük. 3 Aralık Engelliler Günü vesilesiyle aslında bunda biraz da yerel yönetimlerin olumlu yönde payı olduğunu daha iyi anladık. Bir İlin Valisini düşünün, göreve geldiği andan itibaren türlü kötü olaylar ile başa çıkarken, bir yandan da toplumun gerisinde kalmış herkesi nokta atışı ile tespit edip, hepsini tek tek ziyaret ederek onların sorunlarını ve sıkıntılarını dinliyor. Onların acılarına ve mutluluklarına ortak oluyor. Özel bireylere atfedilmiş bir günde, naifliği ve samimiyeti ile örnek oluyor herkese. Engelsiz Sanat Evi ziyaretinde eğitim alan bireylerle konuşurken, daha yüzü gülmeden gözleri gülüyor. Yaptıkları gösteriyi canı gönülden, dikkatle izleyerek sonrasında uzun uzun muhabbetlerini dinliyor. Samimiyeti gözlerinden anlaşılırken, bulunduğu ortama pozitif enerji saçarak aynı zamanda devletin samimiyetini ve şefkat elini sürekli hissettiriyor. İnsanların birbirinin yüzüne bakarak, içten gülümsemeyi unutup hayatın meşgalesi içinde kaybolduğu bu dönemlerde, Bartın Valisi Nurtaç Arslan’ın içten ve samimi gülümsemesi özellikle böylesine özel günde daha çok anlam kazanıyor. 

Uzun lafı kısası demeden evvel aklımda canlanan şu dizeleri paylaşmak istiyorum; 

İstedim ki sokakta,
Asık suratlı kalmasın.
Büyükler büyüdükçe,
Gülmeyi unutmasın.
Bir merhaba ile selamladım insanları,
Okul yolunda gördüğüm minik karıncayı,
Yaşım küçük ama içimdeki kıpırtıyı
Biraz neşe katıp büyüklere veriyorum.
Hayat gülünce çok güzel,
O kapkara bulutları,
Dağıtıp atmalı.
Herkesin yüzünde,
Bir küçük tebessüm olmalı.

Bizler bu fani gökyüzü çatısı altında el ele var olmalıyız. Birbirimizin elinden tutarak, ön yargıları bir kenara koyarak eksiklerimizi tamamlamalıyız. Her birimiz birbirine bağlı zincirin birer halkasıyız, bugün birimiz düşerse, yarın hepimiz dağılırız. Bu vesile ile sadece yılın bir gününde değil, her gününde birlik olacağımız ve engelleri birlikte aşacağımız günler diliyorum. 

Yazarın Diğer Yazıları