Bankoğlu, 'Neden asgari ücret 17 bin lira?'

CHP Bartın Milletvekili Av. Aysu Bankoğlu 2024 yılı asgari ücreti ve beklenen emekli maaşı zamlarına ilişkin açıklamalarda bulundu. 

Milletvekili Bankoğlu açıklamasında fahiş zamların art arda geldiğini söyleyerek, “Lafı dolandırmadan şunu söyleyeyim, asgari demek en düşük, en alt, en aşağı demek. Milyonlarca yurttaşın gözü kulağı AKP’nin lütfedeceği asgari ücret açıklamasındaydı. İnsanlar bu defa da bir yıl boyunca neye mahkûm edileceklerini beklediler. Daha beklerken fahiş zamlar arkası kesilmeksizin devam etti. Türkiye’yi 21 yıldır yavaş yavaş ısıtıp getirdikleri nokta 11,5 milyon asgari ücret alan yurttaş.” dedi.

“18 bin TL alan kişiyi şanslı mı saymamız gerekiyor?”

Milletvekili Bankoğlu açıklamasının devamında ise şu ifadelere yer verdi “Asgari ücret ortalama ücret oldu. Adı üzerinde asgari yani en az, en alt, en aşağı, en düşük! Daha açmaya gerek var mı? Bir hükümet düşünün ki marifetmiş gibi halkını en aşağı seviyede yaşattığı için böbürleniyor. Asgari ücrete yakın çalışanlar, asgari ücret komşuluğunda tanımlanıyor. Türkiye’de çalışanların yarısından fazlası ne yazık ki ya asgari ücretli ya da asgari ücret komşuluğunda. Yani asgari ücretin 17 bin 2 TL olduğu bir ülkede 18 bin TL alan kişiyi şanslı mı saymamız gerekiyor? Daha bugün itibarıyla açlık sınırı 15 bin TL’ye ulaşmış durumda ve insanlar açlık sınırında bir kazançla hayatta kalmaya çalışıyor ama evine 47 bin lirayı getirebilenler ancak yoksulluk sınırına terfi ediyor.” dedi.

“AKP ve destekçisi partilerin 2024 planı tam olarak budur”

Türk lirasının değerinin, satın alma gücünün kalmadığı bu ortamı 21 yıldır ilmek ilmek işlediler. Geldiğimiz son asgari ücrete bir zam yaptık, bir zam yaptık ki sormayın. Yerel seçime kadar açlık sınırının altına inmemesi için ellerinden geleni yapacaklar. Sonrası Allah kerim. Önemli olan yandaşların, akrabaların, hemşerilerin dolar bazlı ödemelerini, cukkalı maaşlarını vermek. Saraylardan, uçaklardan, süper lüks arabalardan, koruma ordusundan, kuş sütünden eksik kalmadan israfa misliyle devam etmek. İşte AKP ve destekçisi partilerin 2024 planı tam olarak budur. İktidar yeni masallar yazmanın, anlatmanın, gündem değiştirip ülkeyi kutuplaştırmanın peşinde. Bunun ne büyük tehlike olduğunu, beceriksizliklerinin bebeklerden yaşlılara kadar herkesin hayatını mahvettiğini ve geleceğimizi ipotek altına aldığını 14 Mayıs seçimleri sonrasında herkes gördü.

“Anayasa’nın tanınmadığı bir yılı daha geride bıraktık”

Onlara inananların en büyük hayal kırıklığı bu son seçim oldu. Türkiye tarihinde görülmemiş bir enflasyon ve yoksulluk, eşi benzeri olmayan bir pahalılık ve işsizlik, bütün zamanların en büyük yolsuzluk, hırsızlık, kara para aklama ve uyuşturucu trafiği, intiharların, cinayetlerin ve çocuk istismarının normalleştiği, eğitimin, bilimin, gerçek akademisyenlerin yerinin tarikat ve cemaatlere peşkeş çekildiği, yalan haberlerle halkın uyutulup gerçeği yazan gazetecilerin mahpus edildiği, her şey bir yana Anayasa’nın tanınmadığı bir yılı daha geride bıraktık. Dünyada iyi şeyler sıralamalarının hep sonunda, kötü şeyler sıralamalarında hep başlarında olduk yine. Bu utanç da bize yetmedi, 1966 yılından beri Cumhurbaşkanlığı Kupası olarak oynanan ve kılıfına uydurma konusunda dünya şampiyonu olmaya layık AKP’nin Süper Kupa diye pazarladığı şampiyonluk maçını Suudi Arabistan’a sattılar. Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlamama kararlılığını koca bir yıl ölü taklidi yaparak geçiren hükümet, 7 Ekim’de Hamas’ın başlattığı saldırı sonrası 18 Ekim’de yas ilan edip törenleri iptal etti. Arapların zarardan başka neyi dokunmuş da; Cumhuriyetin 100. yılında Cumhurbaşkanlığı kupasını Suudi Arabistan gibi kadınlara daha birkaç yıl önce kısmi seçme ve seçilme hakkı tanımış, araba kullanmalarına, sinemaya gitmelerine yeni izin vermiş bir ülkede oynansın istiyorsunuz. İstanbul’da Suudi Arabistan Büyükelçiliğine yürüyerek giren gazeteciyi bin parçaya ayırıp, yok edip, ellerini kollarını sallayarak Türkiye’den gidenlerin memleketinde, Atatürk’ün Cumhuriyetinin kupa maçı neden yapılır? Motokurye Yunus Emre Göçer’in katili pek muhterem Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu da elini kolunu sallayarak gitti. Bakın kaçtı demiyorum, rahat rahat gitti. Yeni Türkiye budur. Yolgeçen hanı. Kimse unutmasın bunları.

“Asgari ücretli bir isçinin işverene maliyeti zaten 24 bin 600 lira”

Hani İngiltere’den yalvar yakar getirttikleri Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek iki hafta önce TBMM’deki bütçe görüşmelerinde ne demişti? Türkiye’nin paraya ihtiyacı yok. O zaman neden Suudi Arabistan’da Türkiye’nin onurunu beş paralık ettiniz? Niye sporcularımızın, seyircimizin hayatını tehlikeye attınız? Madem paraya ihtiyaç yok da orman alanlarını, kamu arazilerini satışa ve imara açtınız? Neden asgari ücret 17 bin lira? Neden emekliyi, dulu, yetimi açlık sınırının bile yarı parasına mahkûm ettiniz? Akaryakıttan gıdaya, vergilerden ilaca aklınıza ne geliyorsa en az yüzde 100 zamlandı. Saray itibardan tasarruf etmedi ve bütçesini ayıp olmasın diye yüzde 93 artırdı. Daha aşağısı kurtarmıyor da ondan. Anlayın siz. Üretim yapmaktan aciz, satarak miras yedi gibi ülkeyi yönetmeye çalışanlarla ancak bu kadar oluyor. Büyük sıkıntıya giren KOBİ’lerin, hammadde, elektrik, gaz fiyatları ve vergilerle belini doğrultamayacak hale gelen işletmelerin yükünü de 700 lira devlet desteği ile karşılamak ne kadar anlamlı halkımız karar versin. Asgari ücretli bir isçinin işverene maliyeti zaten 24 bin 600 lira.

“Daha az şey satın alabiliyoruz”

Kazanç artıyor gibi görünürken daha az şey satın alabiliyoruz. İşte bu paranın değersizliği anlamına geliyor. Dünyada gıda fiyatları düşerken Türkiye’de jet hızıyla artıyor. AKP’nin Mayıs seçimleri ardından zamlı tarifeler için kolları sıvadığı yeni yıl hediyelerinden bazıları 200 liralık çamaşır deterjanını 500’e, kilosu 250 lira olan bebek mamasını 500 liraya, en çok içilen en ekonomik fiyatlı çayın kilosu o gün 85 lira iken bugün 150 lira. Yarın markete giden herkes bu fiyatların da arttığını görecek. İşte AKP’nin ve ortaklarının yeni Türkiye’si bu. Şimdi sıra AKP öncesi yani 2002 yılına kadar asgari ücretin yüzde 40 üzerinde maaş alan emeklilerini bakalım bu yıl ne bekliyor? İşte bu yüzdendir ki halkımız yerel seçimlerde kentlerinin kasasını kime teslim edeceğini iyi düşünmeli.”
 

Bakmadan Geçme