Milletvekili Bankoğlu TBMM Genel Kurulunda konuştu

CHP Bartın Milletvekili Av. Aysu Bankoğlu, 14 Ekim 2022'de Amasra'da meydana gelen ve 43 madencinin hayatını kaybettiği maden faciasının üçüncü yılına ilişkin olarak TBMM Genel Kurulu'nda konuşma yaptı

CHP Bartın Milletvekili Av. Aysu Bankoğlu, 14 Ekim 2022’de Amasra’da meydana gelen ve 43 madencinin hayatını kaybettiği maden faciasının üçüncü yılına ilişkin olarak TBMM Genel Kurulu’nda konuşma yaptı.


 

TBMM Genel Kurulu’nda Amasra Maden Faciası’nın üçüncü yıldönümüne ilişkin yaptığı konuşmasına siren sesiyle başlayan Bankoğlu, “14 Ekim 2022’de Amasra maden ocağında yüzlerce madencimiz bu sese tanık oldu. Çok acıdır ki bu siren 43 madencinin duyduğu son ses oldu. 43 canımızı, 43 madencimizi, yerin yedi kat altındaki karanlığa gömdünüz. Ama o karanlık, sadece yerin altında değildi; o karanlık, göz göre göre gelen bir cinayete sessiz kalan yönetimin içindeydi.” dedi.


 

Bankoğlu 14 Ekim 2022 öncesinde Sayıştay raporlarının, uzmanların ve meslek odalarının facianın gelişini ortaya koyduğunu belirtti.


 

CHP’li vekil “Metan gazı değerleri tehlikeli seviyede, havalandırma yetersiz, sistem alarm veriyor. Madenciler de “ölüm geliyor” demişti. Ama bu uyarılar, Ankara’daki koltuklarda liyakatsiz oturanlara hiç ulaşmadı. Kimse bu çığlıkları umursamadı. Çünkü bu ülkede, işçiyi feda et ama yandaşını koru anlayışı, çeyrek asırdır bir yönetim politikası.” dedi.


 

CHP milletvekilleri ise faciada hayatını kaybeden madencilerin fotoğrafları ile “kaza değil cinayet” yazan pankartları kaldırdılar.


 

KARANLIK SADECE YERİN ALTINDA DEĞİL, SESSİZ KALAN YÖNETİMİNDE İÇİNDE


 

Bugün, bir utancı, bir acıyı ve bir adaletsizliği bir kez daha dile getirmek için söz alıyorum. Üç yıl önce, tam da bugün, Amasra maden ocağında yüzlerce madencimiz bu sese tanık oldu. Ama bu siren 43 madencinin duyduğu son ses oldu. 43 canımızı, 43 madencimizi, yerin yedi kat altındaki karanlığa gömdünüz. Ama o karanlık, sadece yerin altında değildi; o karanlık, göz göre göre gelen bir cinayete sessiz kalan yönetimin içindeydi. Sayıştay raporları, uzmanlar, odalar… hepsi uyarmıştı: “Metan gazı değerleri tehlikeli seviyede, havalandırma yetersiz, sistem alarm veriyor.” Madenciler de “ölüm geliyor” demişti. Ama bu uyarılar, Ankara’daki koltuklarda liyakatsiz oturanlara hiç ulaşmadı. Kimse bu çığlıkları umursamadı. Çünkü bu ülkede, işçiyi feda et ama yandaşını koru anlayışı, çeyrek asırdır bir yönetim politikası!


 

GERÇEK SORUMLULARA KALKAN OLDUNUZ


 

Üç yıl önce Amasra’da yaşanan bir “iş kazası” değildir. Göz göre göre gelen bir cinayettir. Defalarca uyarılmış, defalarca raporlanmış, defalarca dile getirilmiş bir faciaya, faciadan “kader” diyerek sıyrılan sorumsuz bir zihniyetin sonucudur. Amasra’daki karanlık, liyakat yerine torpili, denetim yerine kayırmayı, insan hayatı yerine kârı seçen bir sistemin adıdır. Peki faciadan sonra ne oldu biliyor musunuz? Yine aynı senaryo, yine aynı tiyatro! İki yılda tam 12 duruşma oldu. Oldu da ne oldu? Gerçek sorumlulara kalkan oldunuz, bakanlıklarınıza dokunmadınız, kamu görevlilerine başta soruşturma izni vermediniz, denetim zincirindeki kamu görevlilerini yargıdan kaçırıp koruma altına aldınız. Mahkemede ise 43 canın ölümüne neden olanların tamamı değil, sadece Amasra Müessesesinden birkaç isim yargı önüne çıkarıldı. Üst sorumlulara dokunulmadı. Mahkemeye çıkardıklarınız “Görevi kötüye kullanmak” suçundan yargılıyorsunuz! 43 insanın canı sanki bir “idari hata”ymışgibi, sanki bir “form eksikliğiymiş” gibi! Ceza alsalar dahi yatarı yok. Bu mudur adalet? Bu mudur vicdan?


 

MADENCİNİN DEĞİL, “KOLTUĞUN” KORUNDUĞU BİR SİSTEM VAR


 

O gün ocağa inen 43 madenciden her biri, evinden çıkarken son kez ailesine, eşine, çocuğuna sarılmıştı. O akşam, 43 ocağın ışığı söndü. Şimdi o evlerde bir sandalye artık hep boş. O anneler, üç yıldır mezarlığa gidip toprağı okşuyor; o aileler, her gece aynı kabuslarla bu siren sesini duyuyor. Ve biz bu acının, bu cinayetin telafisinin olmadığını biliyoruz. Mahkeme salonlarında adalet de karardı. 43 insan öldü, en az 43 aile dağıldı. Ama suçlular, 43 can başına neredeyse birkaç ayla, birkaç yıl bile sürmeyen cezalarla kurtuldu. Hangi vicdan bunu kabul eder? Hangi hukuk, 43 hayatı bu kadar değersiz sayabilir? Bugün, hala el üstünde tutulan, duruşmaya dahi getirilmeyen bürokratlar var. 43 canın asli sorumlusu olup EYT’den emekliliğiyle mutlu mesut yaşayan bürokratlar var. Hala madencinin değil, “koltuğun” korunduğu bir sistem var.


 

KAPATTIK SANDIĞINIZ BU DAVALAR TEKRAR AÇILACAK


 

Üç yıl geçti, üç yıl… Hala ne adalet var ne yüzleşme! Bir istifa yok, bir yüz kızarması yok! Bu Meclis’te utanmadan ölen işçileri bile suçladınız.  Bakın, Amasra’dan sonra 73 madenci daha iş cinayetinde öldü. Bir iktidar, ekmeğini yerin altından çıkaran insanına mezar kazıyorsa, orada adalet yoktur, insaf yoktur, doğru dürüst yönetim de yoktur. Bilin ki bu düzen artık çökmektedir. Biz bu cinayetin üstünü örten her gücü, her koltuğu, her yalanı teşhir etmeye devam edeceğiz.“Kapattık” sandığınız bu davalar tekrar açılacak. Çünkü bu mücadele sadece Amasra’nın değil, bu ülkenin adalet mücadelesidir. Bu cinayetleri “kader” diyerek meşrulaştıranlara sessiz kalmayacağız. Türkiye’nin alın terini, liyakatsizliğe kurban ettirmeyeceğiz! Amasra’nın, Soma’nın, Ermenek’in, İliç’in hesabı mahşere kalmayacak!

Bakmadan Geçme