Kanseri üç kez yendi, başarısıyla umut aşılıyor
Kastamonu'da üç kez yakalandığı kanseri yenen kadın, azmiyle örnek oluyor. Çocukluk hayalini gerçekleştirerek yazar olan kadın, 42 yıl önce kanser sebebiyle kaybettiği dayısının hikayesini yazdı.
Kastamonu’da üç kez yakalandığı kanseri yenen kadın, azmiyle örnek oluyor. Çocukluk hayalini gerçekleştirerek yazar olan kadın, 42 yıl önce kanser sebebiyle kaybettiği dayısının hikayesini yazdı.
Kastamonu’ya yaşayan ve fizik mühendisi olarak 30 yıldır kamu kurumlarında görev yapan 52 yaşındaki Ayfer Savaş Aydın, 2017 yılında karın ağrısı şikayetiyle başvurduğu hastanede kolon kanserine yakalandığını öğrendi. Ameliyat olduktan sonra kemoterapi tedavisi gören Ayfer Savaş Aydın, tedavisi devam ederken rahim ve akciğer kanserine yakalandı. Zorlu bir tedavi sürecine giren Aydın, bu süre zarfında boş vakitlerini değerlendirmek için kitap okumaya başladı. Sosyal medyada ’yazar olmak ister misiniz’ şeklindeki bir oluşumun içerisine dahil olan Aydın, çocukluğundan itibaren hayalini kurduğu yazarlığa adım attı. Çeşitli eğitimler alan Aydın, 42 yıl önce kanser sebebiyle hayatını kaybeden dayısının hayatını kitaplaştırdı. Azmi ile örnek olan Aydın, katıldığı söyleşilerde yaptığı konuşmalarla kanser hastalarına umut aşılıyor.
"Asla ölümü düşünmedim, çünkü yapmak istediğim işler vardı ve hayatta kaldım"
Hastalık sürecini anlatan Aydın, "Karın ağrısıyla başlayan bir sancı nedeniyle en sonunda hastaneye gittik. Kanser olduğumu öğrenince kolondan ameliyat oldum, 48 santim kestiler ve patoloji sonuçları geldiğinde kanser olduğumu öğrendim. Yaşanan süreç çok sancılı bir süreçti. 6 aylık bir kemoterapi sürecim oldu. Bu arada tedaviye başlamadan önce doktorumla görüştüğümüzde evrimi tespit etmek için sorduğu sorular arasında ailede kanser hikayesi var mı? Evet, dayım ailemize tek kanser vakasıydı. Dayım aklıma geldi ve onu söyledim. O da benim evrimi değiştirdi. O süreci başlattı. Tedaviler bittikten sonra 9 ay sonra ben işe başladım. O tedavi süreci çok yoğun bir süreçti ve o süreçte bol bol kitap okudum. Çünkü tedavi sizin hareketlerinizi kısıtlıyor. Yaşam enerjinizi tüketiyor. Yapabileceğim ne var? Ancak yattığım yerden kitap okuyabilmek, az efor harcayarak yapabileceğim işleri yapmaya çalıştım. Ardından işe başladım. Hayatıma devam etmeye çalışıyorum ama vücudum izin vermiyordu. Sürekli baş dönmeleri ve denge sorunu oluyordu. Doktora gittiğimde başka bir kanser vakası ile karşılaştım. Rahim ile ilgili yine apar topar ameliyatımızı olduk. Her şey normalleşmeye başlamıştı, tekrar işe başladım. İşe döndüğümde baş dönmesi, kansızlık gibi süreçler yaşamaya başladım. Çekilen filmde akciğerde kitle görüldü. Biz panik yaptık ama doktorumuz bizi sakinleştirdi. Aradan bir süre geçince kitlenin büyüdüğünü gördüler ve yine apar topar bizi çok değerli bir cerraha yönlendirdiler, ameliyat oldum. Artık ileri evre kanser vakası olduğum için de iki kemoterapi yapmak istediler. Hem hap hem de damardan kemoterapi alacaktım. Ardından da vücudum ağır tedaviyi kaldırmadı ve port takmaya karar verdiler. 3 yılda 4 ameliyatla böyle bir sürece başladım. Tam ben kendimi toparladım, işe başlayacağım derken pandemi başladı. Yani 2017 yılından itibaren uzun bir süre evde kalmış oldum. Ara sıra işe gitsem de yoğunlukla evdeydim" dedi.
"En büyük hayallerimden birisi kendi romanımı yazmaktı"
2019 yılının sonuna doğru sosyal medyada bir oluşum gördüğünü anlatan Aydın, "Çocukluğumdan itibaren en büyük hayallerimden birisi kendi romanımı yazmaktı. O oluşuma dahil oldum. 9 aylık bir süreçti ve bu süreçte çok değerli hocalarım ve arkadaşlarım oldu. Yazmak aslında iyileştirici bir süreç. Orada herkesin bir yarası var. Kimseye anlatamadığı her şeyi herkes bir şeyleri yazarak anlatmak istiyordu. Biz 14 arkadaş ‘Gücüne Gelsin’ adlı kitapta ilk öykümü orada o kanserle ilgili sürecime yer verdim. Orada da amacım kanserle ilgili mücadele veren insanlara örnek olabilmekti. Ben çalışmalarıma devam ettim. Yazarlık akademilerine başladım" diye konuştu.
İlk kitabını dayısının hikayesiyle anlatmak istediğini ifade eden Aydın, "42 yıl önce vefat etti dayım, ben 8 yaşındaydım. Dayıma hayrandık. Biz ona hepimiz hayrandık çünkü inanılmaz asil bir duruşu, sevecen, sıcacık bir kalbi vardı, çok farklı bir insandı. Çocuk da olsa unutmuyorsunuz. Anneme söyledim, çok mutlu oldu, çok duygulandı hemen gözleri doldu. Ben aslında biraz travmamızı kurcalamak istedim. Tekrar Ankara’ya döndüm. Ardımdan bana bir poşet dolusu mektup geldi. Mektupları okumaya başladıkça her gün ağladım. Sonra mektupları okurken yengemi merak ettim. Öyle büyük bir aşk var ki orada, acaba yaşıyor mu yengem? Bu duyguyla yola çıktım ve araştırdım 42 yıl sonra dayımın vefatında 19 yaşında olan nişanlısını buldum. Öyle güzel buluştuk ki artık şu an sürekli haberleşiyoruz, irtibat halindeyiz. Yengem, mesleğine gelebileceği en üst seviyelere gelmiş, dayımdan sonra kendisini mesleğine adamış, çok başarılı bir insan olmuş. Etrafı çok kalabalık ama o kalabalıklar içinde esas özündeki sevgiyi onunla paylaşacak insan sayısı çok az. Biz onda dayımı bulduk, o bizde Rıza’yı buldu. Yengem sayesinde dayımın arkadaşlarına ulaşmaya başladım. 40’dan fazla arkadaşına ulaştım. Ardından ben onlara sorular hazırladım, sağ olsunlar hepsi o sorularla birlikte hatıralarını da istedim, onlar da gönderdiler ve hepsini derledim" şeklinde konuştu.
"Hastalık aslında bana çok farklı bir kapı açtı"
Kanserin, kendisine mücadeleci ruhunu da hatırlattığını ifade eden Aydın, "Bu süreci ben olumluya çevirdim. Asla pes etmedim ve ne yapabilirim, bu bana ne anlatmak istiyor dediğim kısımlar oldu. O zaman kendime döndüm ve hayallerimi gerçekleştirmek için bir fırsat yakaladım. Çocukluğumdan beri hayalim olan kitap yazmak, o kadar çok işkolik bir insandım ki hiçbir şeye zaman bulamıyordum. Ama hastalandım, evdeyim her şeye zamanım var, gücüm sınırlı ama o sınırlı gücümü güzel kullandığımda birçok şey üretebilecektim hala. Ben de kitap yazma yolculuğuna böyle başladım ve hastalık aslında bana çok farklı bir kapı açtı. Hayallerimi gerçekleştirmeme sebep oldu" ifadelerini kullandı.