Dağları delip derede boğuluyoruz
Aynı nokta, benzer kaza ve ne yazık ki 2 can kaybı daha
Tarihler içinde bulunduğumuz 11’inci ayın 7’sini gösteriyordu.
Çok değil sadece 16 gün öncesi.
Gelen bir telefon ihbarı ile kaza bölgesine koştum.
Konum, Bartın Arıt karayolunda Çamaltı köyü ile Okçular köyünün sınır noktası.
Baksanız küçücük bir dere.
Ama o dereki can alan bir dere!
Gelen telefon ihbarında motosikletli bir gencin direksiyon hakimiyetini kaybederek dereye uçtuğu ifade edilmişti.
Bölge karanlık olduğu için kameramla birlikte güçlü ışık kaynağımı da alıp olay yerine ulaştım.
İtfaiye, Jandarma, 112 çoktan olay yerine ulaşmıştı.
Bir genç derenin içinde kurtarılmayı bekliyor, itfaiye ekipleri de o genci sağ sağlim kurtarabilmek için seferber oluyordu.
Ayağından yaralanan genç itfaiye erlerinin yardımıyla dereden yukarıya çekilirken Jandarma ekipleri trafiği kesip çevre güvenliğini almış, bir yandan da kazanın nasıl gerçekleştiğini araştırıyordu.
Yaralı genç ilk müdahalesinin ardından 112 ekiplerince hastaneye kaldırıldı.
O gün orada konuşulan şey daha öncede tamı tamına aynı noktada benzer kazaların yaşandığıydı.
Bizzat şahit oldum, köy muhtarı ısrarlı bir tonda aynı yerde birçok kazanın meydana geldiğini yetkililere ifade ediyor ve önlem alınmaz ise yeni kazalarında yaşanabileceğini söylüyordu.
Bu yol tehlikeli!
Hele hele yağışlı havalarda kayganlığı artan bir nokta!
Daha önceki yıllarda can almış bir yol!
Üstelik bu yolun tehlikeli olduğu birçok kez ilgili kuruma iletilmişti!
Lakin, “Ben buradayım, tehlikenin taa kendisiyim!” diye bağıran yola ne bir korkuluk inşa edilebilmiş ne de uyarıcı birkaç levha yerleştirilebilmiş!
Ve bugün acı son!
Öncesinde bir otomobilin devrilip 1 canın yitirildiği, birçok kazanın şans eseri can kayıpsız maddi hasarlarla atlatıldığı ve son olarak 16 gün önce motosikletli bir gencinde ölümden döndüğü noktada bugün ne yazık ki 2 can verdik.
Evlerinden hastaneye gitmek için yola çıkan karı-koca hayatını kaybetti bu acı kazada.
Ve ne tesadüftür ki öncekilerle birebir aynı sebeple ve aynı şekilde meydana gelmişti.
Şimdi neye yanalım!
Dağları delip, derede boğulduğumuza mı?
Yoksa bu yolun bir kez daha can alacağını Sağır Sultanın bile duyduğu ama ilgili kurumların duymadığına mı?