Bankoğlu: Şüphelilerin göreve devam etmesi doğru değil

CHP Bartın Milletvekili Av. Aysu Bankoğlu 3 bakana ayrı ayrı 'Görevden alma var mı?' diye sordu. 

14 Ekim 2022 tarihinde Amasra’da meydana gelen maden faciasının ardından Bartın Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamenin ardından kovuşturma süreci başladı. 

Kovuşturma kapsamında müessese müdürü, işletme müdürü, işletme başmühendisi ve iş sağlığı güvenliği ve eğitim başmühendisi ve şube müdürünün olası kastla öldürme suçundan cezalandırılması talep edilirken, diğer şüphelilerin bilinçli taksirle öldürme suçundan cezalandırılması talep edildi. 

Sorumluluğun ATİM ile sınırlı tutulmasını eleştiren CHP Bartın milletvekili Av. Aysu Bankoğlu, konuya ilişkin Adalet Bakanlığı’na, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na yazılı soru önergesi verdi. Bankoğlu, 31 Ekim 2022 tarihinde hazırlanan Bilirkişi Öninceleme Raporu’nun iddianamenin asli unsurlarından biri olduğunu belirterek bu raporda kusur atfedilen kurum ve kişilerin sorumluluklarının değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Bankoğlu soru önergelerinde MAPEG’in bağlı bulunduğu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile yine önergede kusur atfedilen Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı’nın bağlı bulunduğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na konuya ilişkin yapılan soruşturmanın neticesini ve görevden el çektirme veya uzaklaştırma olup olmadığını sordu. 

Konuya ilişkin açıklama yapan Bankoğlu, “ATİM’de patlamaya sebebiyet veren sorunlar sadece o günün problemi değil. Örneğin, yüksek metan gazı durumunda tahliye işleminin yapılmaması yaklaşık bir senedir var olan bir sorun. Yine eksik teknik personel ve norm kadro meselesi bundan 4 sene önce, Sayıştay raporunda belirtilmiş. Sonra havalandırma meselesi, 4 senedir çözülmemiş. Kaza açıkça geliyorum demiş. Ve bu kadar uzun zamandır devam eden sorunları, denetlemesi gereken, çözmesi gerekenler sorumluluklarını yerine getirmediği için biz burada 42 canımızı kaybettik. Müessesedeki eksikleri yanlışları gerek TTK Genel Müdürlüğü gerek MAPEG gerekse Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkilileri biliyor, ancak yapması gerekenleri yapmıyor,” dedi. 

“Sorumluların ve şüphelilerin aynı şekilde göreve devam etmesi doğru değil” 

Bu kurumların sorumluluğunun bilirkişi öninceleme raporunca tespit edildiğini belirten Bankoğlu, “Bu kurumlar bilirkişi öninceleme raporunda kusur atfedilen kurumlar. Bu rapor da Bartın Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamenin asli unsurlarından biri. Her ne kadar iddianamede bu kurumlar için cezalandırma talep edilmediyse de, savcılık tefrik kararıyla bu kurumların sorumluluklarının değerlendirileceğini belirtti. Bu şu demek; TTK Genel Müdürü, müesseselerden sorumlu genel müdür yardımcısı ve bakanlık denetçileri şüpheliler. Bu durumda bu insanların görevlerine devam etmesi hem delillerin karartılması hem de kovuşturmanın selameti için doğru değil,” dedi.

“Sigorta şirketinin bağlantılarını araştıracağız” 

Soru önergelerinde maden ocaklarının yaptırması zorunlu olan Zorunlu Ferdi Sigorta meselesine de değinen Bankoğlu, “Maden ocaklarına yaşanan Soma faciasından bu yana yasal olarak getirilmiş bir sigorta zorunluluğu var. ATİM’deki işçilerin de bu kapsamda zorunlu ferdi sigortalarının olduğunu biliyoruz. Ancak, 1 Mart 2023 tarihine kadar geçerli olduğu iddia edilen bu sigortanın, madende uygun iş güvenliğinin olmaması sebebiyle yenilenmediğini, sigorta şirketinin madendeki apaçık tehlikelerden dolayı sigortalamadan imtina ettiği iddiaları var.  Yine bu şirketin bazı bakanlarla doğrudan hısımlık bağının olduğuna da ilişkin ciddi iddialar var. Dolayısıyla kamu vicdanının, şehit madenci kardeşlerimizin hatırasının ve ailelerinin huzuru için ilgili bakanlıklara bu sorularımızı yönelttik,” dedi. Bankoğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı MAPEG tarafından faciadan 40 gün önce ATİM’de üretimin devam ettirilmesi talebiyle TTK’ya resmi bir yazı yazıldığını belirterek, “Bu yazıda işçilerin sigortasının olduğu, dolayısıyla üretimin devam ettirilmesi gerektiği yazıyor. Yani, madendeki eksikler, ihmaller, bunların madenciler için hayati tehlike oluşturacağı biliniyor; ancak tüm bu riskler işçilere bir şey olursa sigorta tazminat ödeyecek mantığıyla göz ardı ediliyor. Madencinin hayatı sigortanın ödeyeceği tazminatla ölçüyor yani. Bu çok ama çok acı. Bir yandan da kurumun madencilerin ölümünü göze alarak üretim riskini alması hukuki anlamda da ciddi sonuçlar doğurur. Bu ne olursa olsun demektir, olası kast demektir,” diyerek yitirilen 42 madencinin davasında MAPEG yetkililerinin sorumluluğunun olası kastla öldürme ve yaralama yönünden değerlendirilmesi gerektiğine işaret etti. 

“Madenci hayatı 150bin lirayla ölçülemez” 

Madenlerde uygulanan zorunlu ferdi sigorta sistemi kapsamında ödenen tazminatların çok cüzi miktarlarda olduğunu belirten Bankoğlu, “Maden ocaklarındaki bu sigorta zorunluluğu 2015’te Soma faciası sonrasında geldi. Ancak yasal zorunluluğa rağmen, şu anda Türkiye genelinde sigortalı olan maden ocağı oranının sadece yüzde elli oranında olduğu belirtiliyor. Bir kere bu bir sorun. İkincisi de teminat oranlarıyla ilgili. Yasal düzenleme sırasında belirtilen teminat oranları aradan geçen 8 yıl içerisinde neredeyse hiç güncellenmemiş. Örneğin, Amasra’da yaşanan iş cinayeti sonrasında, vefat eden maden işçilerimizin ailelerine sigorta tarafından 150bin Türk Lirası ödendiğini duyuyoruz. Bir insan hayatı 150bin lirayla ölçülemez. Madenci kardeşlerimizin yaptığı işin zorluğunu, bu işin risklerini düşündüğümüzde bu miktar çok ama çok acı bir miktardır. Bu teminatın bir an önce güncellenmesi ve ülkedeki ekonomik şartları da göz önünde bulundurarak insan onuruna yaraşır bir seviyeye getirilmesi lazım,” diyerek sözlerini tamamladı. 
 

Bakmadan Geçme